"Dün" aynı zamanda "bugün", hatta "yarın"dır

02.01.2014 Vatan

Zaman Gazetesi dün, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeni yıl mesajını, "kamuoyu vicdanında oluşan soru işaretleri giderilmeli" sözünü alıntılayarak manşete çıkardı. Fethullah Gülen cemaati, hükümete karşı savaşını yolsuzluklar üzerinden ve "hukuk devleti", "kuvvetler ayrılığı" gibi demokrasinin evrensel ilkeleri temelinde sürdürmeye çalışıyor. Dolayısıyla Cemaat’in ana yayın organının "Sorunları hukukun üstünlüğü, adalet, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi ilkelerin hâkim olduğu bir toplumsal ve siyasal ortamda, karşılıklı anlayışla çözmek gerekir" diyen Gül’ü sahiplenmesinde şaşıracak bir şey yok.
Tabii hafızanız güçlüyse sonuna kadar şaşırmakta, buradaki samimiyetsizliğe dikkat çekmekte de haklısınız. Çünkü Cumhurbaşkanı Ahmet Şık ve Nedim Şener’in gözaltına alınmalarının ardından duyduğu rahatsızlığı, bizzat Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’ya, nerdeyse aynı cümleyle, "kamu vicdanında kabul görmeyen bazı gelişmeler oluyor" diye aktarmış ama Dumanlı, bu sözleri gizleyerek Cumhurbaşkanı’na bir nevi sansür uygulamıştı. Bu olayın detaylarını "Cemaat o hatadan dönme fırsatını tepmemiş olsaydı"  başlıklı yazımda bulabilirsiniz.

"Dün dündür, bugün bugündür"

Yakın zamana kadar birlikte hareket eden, kendileriyle aynı safta olmayanları tasfiye etmeye kalkan ve bunu büyük ölçüde başaran iki güç, Gülen cemaatiyle hükümet aralarında kıyasıya bir iktidar savaşı başlatınca mecburen üçüncü şahısların ilgi ve desteğine ihtiyaç duymaya başladılar. Bunu yaparken, birbirlerinin geçmişteki yanlışlarını, kusurlarını, suç ve günahlarını, sanki kendileri bunlara ortaklık etmemiş gibi saçmaya koyuldular.
Bir de tabii, ittifakları döneminde fazla dert etmedikleri "masumiyet karinesi", "basın ve ifade özgürlüğü", "kuvvetler ayrılığı", "hukuk devleti" gibi değerleri alabildiğine sahiplenir oldular. "Ama dün böyle demiyordunuz..." diye başlayan uyarı ve itirazlarınızaysa Süleyman Demirel’in o meşhur "dün dündür, bugün bugündür" sözünü aratmayacak cevaplar vermeye kalktılar.

Hatada ısrar hatası

Halbuki "dün" sadece "dün" değil aynı zamanda "bugün", hatta "yarın"dır. Dünyayı algılayışlarında tarihe çok hayati bir anlam yükleyen muhafazakârların (konumuzda Cemaat ve iktidar partisinin) kendi yanlışlarıyla yüzleşmeleri, hesaplaşmaları, dolayısıyla özeleştiri yapmaları istendiğinde geçmişi unutma inatlarını anlamak mümkün değil.
"Sivil olmayan kanat"ın hatalarının üstünü örtmeye kalkması Cemaat’i birçok açıdan zor durumda bırakıyor:
1)  İktidar partisi ve Başbakan’a yönelik eleştiri ve suçlamaların samimiyetini tehlikeye atıyor;
2)  Cemaat içinde aslında "sivil" ve "sivil olmayan" diye farklı kanatların olmadığı, olsa bile bunların birbirleriyle mutlak bir uyum içinde çalıştığı algısına yol açıyor;
3)  Cemaat’in istikbalini olumlu anlamda belirleyebilecek olan, demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukuk devleti gibi değerleri içselleştirmiş kadroların ellerini kollarını bağlıyor.
 
Özeleştirinin suyunu çıkaranlar

Hükümet Cemaat’le savaşını, "paralel devlet"e, buradan hareketle "yargı vesayeti"ne karşı mücadele stratejisi üzerinden temellendirmek istiyor. Ancak "paralel devlet" denen olgunun son bir ayın işi olmadığı, AKP hükümetinin bilgisi, göz yumması, izni, hatta teşvik ve desteğiyle şekillendiği açık. Aynı şekilde bugün yargılanmak istenen HSYK’nın, dün "taraf olmayan bertaraf olur" diye karşı çıkanların gözünün korkutulduğu 12 Eylül referandumuyla bugünkü yapısına kavuştuğunu da biliyoruz.
Hal böyle olunca, bugün "paralel devlet" dedikleri yapının en kritik isimleriyle, bazı polis şefleri, savcılar ve medyaya iliştirilmiş bazı şahıslarla dün içtikleri su ayrı gitmeyen, onlardan aldıkları güçle, kibirli bir şekilde hoşlanmadıkları kişileri "darbeci", "Ergenekoncu" vb. diye yaftalamaya kalkanlardan bazıları özeleştirinin suyunu çıkarıyor.
Size, "Evet, kabul ediyorum. Maalesef kandırılmışım. Ama geçmişe takılıp kalmayalım. Gelin demokrasiyi korumak için şu ‘paralel devlet’e karşı birlikte mücadele edelim" diyerek o kirli ellerini uzatan zamane itirafçılarını kısaca "teşekkürler" diye reddedebilirsiniz.
 



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
26.04.2024 Haftaya Bakış (211): Bahçeli’nin klibi - Kılıçdaroğlu’nun mücâdele çağrısı - Erdoğan-Özel görüşmesi
24.04.2024 Taha Akyol ile söyleşi: 1924 Anayasası’ndan hareketle yeni anayasa tartışmaları
23.04.2024 Rıfat Bali ile söyleşi: Musa’nın evlâdı Cumhuriyet’in yurttaşı
22.04.2024 Murat Somer ile söyleşi: CHP mi kazandı, AKP mi kaybetti?
21.04.2024 Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?
19.04.2024 Haftaya Bakış (210): Istakozdan Rolex’e – Beklenen Erdoğan ve Özel görüşmesi
17.04.2024 Murat Ağırel ile söyleşi: Türkiye nasıl kara para aklama cenneti haline geldi?
14.04.2024 Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı